Posted by : Adsız 30 Mart 2015 Pazartesi

Ustam ve Ben
Elif Şafak’tan tarihsel bir dokunuşla; Ustam ve Ben. Gerçek hayatla, kurgu arasındaki bir dünyada geçen bir macera ve Sermimar Sinan.

Gerçek olaylara paralel bir dünya yaratarak Hindistan’dan, Osmanlı topraklarına uzanan bir hikayeyle karşımıza çıkıyor, Ustam ve Ben: Herşey Sulyan Süleyman’a gelen hediye bir Beyaz Fil’le başlıyor. Beyaz Fil ve Filbaz Cihan’ın, Hürrem, Mihrimah Sultan ve Mimar Sinan’a kadar uzanan hikayesidir, Ustam ve Ben.



Arka Kapaktan: 
Öğrenme aşkıyla geçti ömrümüz, aşkı öğrenemesek de…
Tarihimizin en önemli ve çalkantılı dönemlerinden biri olan 16. yüzyılda İstanbul… Hindistan'dan gelen beyaz bir fil ve onun sırlarla dolu bakıcısı: Çota ile Cihan. Filbaz aynı zamanda bir üstadın çırağı. Ustası ise Sinan. Bu toprakların yetiştirdiği en büyük mimar.

Elif Şafak'ın muazzam hayal gücü ve zengin diliyle Osmanlı tarihinin derinliklerine doğru şaşırtıcı bir yolculuğa çıkıyoruz. Karşılıksız bir aşk, iktidar kavgaları, yobazlığın ortasında yeşeren sanat ve beklenmedik bir ihanet…

Bir tarafta bilime ve öğrenmeye inananlar, bir tarafta gelişmeyi durduranlar...
Ustam ve Ben, tarihi kişiliklerin, camilerin, kütüphanelerin, türbelerin, köprülerin resmigeçit yaptığı, rengârenk, canlı, sürprizlerle dolu bir dönem hikâyesi…
Öyle bir hayal dünyası ki içindeki konular ve tartışmalar günümüze dair de çok şey söylüyor. Uzun süre hafızalardan silinmeyecek, çok konuşulacak bir roman.
"İstanbul dediğin unutkanlıklar şehri. Orada her şey suya yazılmış. Ustamın eserleri hariç, onunkiler taşa kazınmış. O taşlardan birine bir sır sakladık. Çok zaman geçti üzerinden, nice alametler birikti ama hâlâ orada olmalı, bıraktığımız noktada. Bilmem bulan çıkar mı? Bulsa bile anlar mı? Ustamdan geriye kalan yüzlerce eserden ve binlerce, binlerce taştan bir tanesi var ki, altında gizli Arzın Merkezi."

Notlarım:

Mimar Sinan'dan çıraklarına:
- "Çalışmak, bizim gibiler için ibadet sayılır. Biz duamızı da, niyazımızı da böyle ederiz."
- "Peki ya Yaradan? O nasıl karşılık verir."
- "Bize daha çok iş çıkararak tabii ki!" dedi Koca Sinan.
---------------------------
"Mimari takım işidir." derdi ustası. "Çıraklık ise tam tersidir maalesef."

Mimar Sinan, çıraklarının yaptığı işleri birbirlerine göstermesine izin vermezdi. Sebebini şöyle açıklar:
"Çünkü karşılaştırırsınız. Şayet berikinin yaptığı kendinizinkinden hakir bulursanız, kibir düşer kalbinize. Yok eğer diğerininki daha âlâ gelirse, bu sefer de haset başlar içinizi kemirmeye. Her halükarda zehirdir bünyeye. Bir çırak için en hayırlısı, hiç bakmamaktır diğer çırakların işine."
--------------------------
"Üstatlar mühimdir ama kitaplar daha âlâdor, unutma. İnsanın bir kütüphanesi vaesa bin öğretmeni var demektir. Aslolan öğrenmek."
--------------------------
Yabancı dil hususunda:

"Bir dil öğrendiğinde koskoca bir kalenin anahtarını teslim alırsın. Kale kapısından başka kimler girmiş, seni ne ilgilendirir? Sen kendi keşfine bak." derdi.
-------------------------
Kitap baş kahramanı Cihan:
"İbadethaneler ikiye ayrılıyordu onun için: Semaya uzanmaya çalışanlar ve semayı toprağa yaklaştırmaya uğraşanlar. Birinciler insanı Tanrı'ya, ikinciler Tanrı'yı insana doğruyu getirmeyi amaçlıyordu. "
------------------------
"Hayat boyu ne sövgü ne övgü toplayarak yaşayan o pespaye ruhlardan biri olma."
------------------------
"Vücut sarayını Rab inşa eder, anahtarını bize teslim eder."
-----------------------
Sinan'ın sırrı ne sertliğindeydi ne yıkılmazlığında, çünkü sert de değildi, yıkılmaz da. Onun sırrı değişikliklere ve aksiliklere uyum sağlama kabiliyetindeydi.
----------------------
Mimar Sinan, düşünceli olduğunda kuvars taşlı, tasasız olduğunda sarı kehribar taşlı, yeni bir işe başlarken siyah akik taşlı tespihler kullanırdı. Bugün elinde olan yeşil zümrüdü ise zihni meşgulken kullanırdı.

Kuvars taşı: Onu üzerinde taşıyanı öfkeden, suçluluktan, korku ve kıskançlıktan koruduğu kabul edilmiştir.

Sarı Kehribar: Ruhsal sağlığı korur, melankolik ruh halini önler, ortamdaki olumsuz havayı emerek yok eder, negatif enerjiyi pozitif enerjiye çevirir ve rahatlama hissi verir. Yaşamın güzel yanlarını fark etmenizi ve böylece içinizin neşeyle dolmasını sağlar.

Siyah Akik: Akik taşı, ileriyi görme yeteneği verir. Dünyevi başarıyı simgeleyen akik, negatif enerjiye karşı koruma sağlar ve tükenmiş olan cesareti canlandırır.

Yeşil Zümrüt: İş hayatında başarılı olmaya veya daha başka konularda büyük başarılar elde etmeye yardım eder. Öngörü yeteneği verir.

NOT: Bu taşların daha bir çok yararı mevcuttur fakat konu ile alakalı özelliklerini yazdım ki Sermimar Sinan'ın ne için kullandığını anlayalım.
---------------------
"Mimarlık üç ayak üzerine kurulmuştur: Sağlamlık, fayda ve güzellik." (Hoş günümüzde de üç şey üzerine kurulu: Para, para ve para!)
--------------------
"İşlemeyen demir pas, kullanılmayan ahşap küf, çalışmayan insan zan besler."
-------------------
"Daima akîl olanın, sevmesini bilenin, gayretli olanın yolundan gidin."



Leave a Reply

Subscribe to Posts | Subscribe to Comments

En Kültürlüler

İzleyiciler

Alt Kategoriler

Asla Vazgeçmeyenler

- Güç ve güveni hep dışımda aradım. Ama bunlar, insanın içinden gelir ve hep oradadır.
(Sigmund Freud)

- Dünya üzerinde en güçlü silah, ateşlenmiş insan ruhudur.
(Marshall Foch)

- Onların peşinden gidebilecek cesaretiniz ve yeterli özgüveniniz varsa, bütün rüyalar gerçek olabilir.
(Walt Disney)
Blogger tarafından desteklenmektedir.

- Copyright © Kültür Yaşa -Metrominimalist- Powered by Blogger - Designed by Johanes Djogan -